Romantik ve Dram türündeki Aşk ve İsyan veya orijinal adı ile L’Ultimo Paradiso’nun yönetmen koltuğunda Rocco Ricciardulli oturmaktadır. Filmin senaryosunu ise yine Ricciardulli ile birlikte Riccardo Scamarcio kaleme almıştır. Keza Riccardo Scamarcio filmin başrolünü oynamış ona Valentina Cervi, Gaia Bermani Amaral ve Antonia Gerardi eşlik etmiştir. Filmde 1950’lerde “İtalya’da özgür ve hevesli bir adamın yaşadığı yasak ilişki yüzünden başının belaya girmesi konu alınmıştır ve film hakiki bir hayat hikâyesinden esinlenilmiştir.
1958 yılında Güney İtalya’da ufak bir kasabada millet güçlükle yaşamaktadır. Topraklarını ekonomik ve sosyal sefaleti artırmaktan başka hiçbir işe yaramayan bazı meslek adamları için birkaç kuruş karşılığında kullanmaktadırlar. Lucia adlı bir kadın ile evli ve yedi yaşında bir çocuğu olan 40 yaşındaki çiftlik sahibi Ciccio’nun hikâyesi filmin esas karakteridir. Ciccio sahip olduğu hayattan hiç hoşnut değildir ve kasabanın ona sunduğu hayat tarzından fazla daha fazlasını istemektedir.
Ciccio, ekonomik kazançları için yerlileri sömüren toprak sahibi Cumpà Schettino’nun kızı güzel Bianca’ya âşıktır. İkisi arasında dinç bir sevgi doymuş heves vardır ve bu onları kasabayı bir şekilde terk etmeye, sevinç bakımından daha büyük şanslarının olacağı bir hayat aramaya karar vermeye iter. Ancak Cumpà, kızının Ciccio ile ilişkisini öğrenince her şey kompleks bir hal alır. Bir dizi durum Paradiso ailesinin ve Cumpà ailesinin hayatını sonsuza dek değiştirecektir.
Filmin yönetmeni Rocca Ricciardulli filmi hakkındaki tecrübelerini şu şekilde dile getirmiştir:
Annem biz küçükken bize hikâyeler anlatırdı ve ben, kız kardeşim ve iki ağabeyimle birlikte onu dinlerdik. Hikâyeleri ve sesiyle bizi büyülerdi. Bu kelimeleri bir şekilde imgelere dönüştürdüm, zihnimde kazınmış karakterlere hayat verdim. Bana ait bir geçmişin sayfasını bu imgeler aracılığıyla baştan açarak, vakit içinde gömülü kalan gerçekleri dile getirmeye çalıştım. ” Aşk ve İsyan ” filmi 1950’lerin sonunda, doğup büyüdüğüm Güney’de sahiden meydana gelen bir olaydan ilham aldı. Hafıza, bana anlatıldığı şekli ile güneyi tanımlama etmekti. Halkının yaşadıklarına kayıtsız şartsız şahitlik eden, sessizlikleriyle onlara hâkim olan sert ve hoş bir Güney.